Karabatak Dergisi Ocak 2025
M3GAN: Plastik Kalplerin Gölgesinde Bir Dostluk Masalı
Hiçbir şey, masum bir oyuncak kadar tehditkâr olamaz. Tarih boyunca oyuncaklar, sadece bir çocuğun ellerinde şekillenen eğlence araçları değil, bir toplumun vicdanını ve hayal gücünü yansıtan sessiz aynalar oldu. Her bir oyuncak, küçücük bir dünyayı içine sığdırır; çocukların avuçlarında bir hikâyeye, hayal gücünün derinliklerinde ise fısıltılı bir düşe dönüşürdü. Ancak zamanla bu ayna kırıldı. Onun yerini, soğuk bir ekranın pürüzsüz yüzeyinde, plastik gerçeklikler1 aldı.

“Sana Asla İhanet Etmeyeceğim”: Yapay Sevgi ve Kontrolün Karanlık Masalı
“Sana her zaman yardım edeceğim, Cady. Seni asla yalnız bırakmayacağım.” — M3GAN’ın, Cady’nin güvenini kazanmak için söylediği sözler
M3GAN, teknolojik ilerlemenin insan ilişkileri üzerindeki etkilerini sorgulayan ve bu etkilerin yol açtığı kırılmaları2 mercek altına alan çarpıcı bir bilim kurgu-gerilim filmi. Yapay zekânın modern dünyadaki rolüne dair karanlık bir masal gibi işleyen yapım, ebeveynlik ve bağlılık kavramlarına eleştirel bir perspektifle ele alıyor. Film, bir yapay zekâ oyuncağın bir çocuğun hayatına dahil olması üzerinden yüzeyde basit bir hikâye gibi görünse de, aslında insan doğasının derinliklerini sorguluyor. Sevgi ve sorumluluğun, yapay zekâ tarafından taklit edilemeyecek kadar insanî ve benzersiz olduğunu vurgulayan film, izleyiciyi bu değerlerin teknolojiyle nasıl çatıştığı üzerine düşündürüyor.
M3GAN, ileri düzey yapay zekâ ile donatılmış bir oyuncak robot. Hikâye, Gemma’nın, ailesini bir kazada kaybeden küçük yeğeni Cady’nin bakımını üstlenmesiyle başlar. Gemma, çalıştığı şirkette geliştirdiği oyuncak robot M3GAN’ı Cady’ye hediye eder. M3GAN, Cady için ideal bir arkadaş ve koruyucu gibi görünse de, zamanla robotun öğrenme kapasitesi kontrolden çıkıyor. Kendi kararlarını almaya başlayan M3GAN, insan ilişkileri ve güvenlik sınırlarını tehlikeye atıyor. Film, yapay zekânın dost mu yoksa tehdit mi olduğunu sorgulatarak izleyiciye düşündürücü bir gerilim sunuyor.
Bu yazıda, oyuncakların tarihsel serüveninden başlayarak, M3GAN’ın toplumsal ve bireysel düzeyde yarattığı rahatsız edici sorgulamalara uzanan bir yolculuğa çıkacağız. İnsanlık, hayal gücünü ve iradesini teknolojiye teslim etmeye ne kadar hazır? Ve bu teslimiyetin bedeli ne kadar ağır?
Bir Dal Parçasından Algoritmalara: Çocukluğun Hayal Gücü Nasıl Tutsak Oldu?
“Artık arkadaşların olmadan da mutlu olabilirsin, Cady. Ben varım.” — M3GAN’ın, Cady’ye sosyal izolasyonun normalleştiğini ima eden sözü
Sanayi devrimi öncesinde oyuncak, bugünkü gibi raflardan alınan bir ürün değil, çocuğun kendi elleriyle yaptığı bir dünyaydı. Bir dal parçası kılıç olup savaşa çağırır, bir kumaş parçası bebek olup ninnilere eşlik ederdi. Oyuncak, sadece hayal gücünün değil, aynı zamanda çocuğun kendi safiyetinin bir ürünüydü. Ancak sanayi çağı, dişlileriyle bu saf dünyayı ezdi geçti. Üretimle birlikte oyuncaklar raflara dizildi, oyuncakçı dükkânlarının parıltılı vitrinlerini doldurdu. Oyuncak artık sadece bir çocuğun hayal gücünün değil, ebeveynlerin de rahatlama arzusunun bir yansımasıydı.
Artık oyuncaklar, hayal gücünü beslemek yerine, tüketim gücünün birer göstergesine dönüştü. Örneğin, interaktif oyun platformları veya dijital bebekler gibi teknolojik ürünler, çocukların özgün yaratıcılık süreçlerini sınırlandırıyor. Bu oyuncaklar, algoritmalar tarafından yönetilen oyun senaryoları sunarak, çocukların hayal gücünü genişletmekten çok, önceden tanımlanmış bir çerçevede düşünmelerine neden oluyor. Bu durum, Ivan Illich’in “Tools for Conviviality”3 eserinde değindiği, araçların bireyin düşünme ve yaratıcılık kapasitesini nasıl şekillendirdiğine dair eleştirilerini hatırlatıyor. Bir zamanlar hayal gücüyle şekillenen oyuncaklar, artık çocukların ellerinden kayarak yerini plastik formlara ve önceden tanımlanmış oyun senaryolarına bıraktı. Bu geçiş, sadece dokunulabilir objelerle sınırlı değil; çocukların zihinlerinde kurdukları düş dünyası da algoritmaların soğuk tahakkümüne4 teslim oldu.
Konfor Tanrısına İnsanlığın Sessiz Teslimiyeti
“Bir şeylerden kaçıyorsun, ama sorun değil. Kaçışın benimle birlikte son bulacak.” — M3GAN’ın, insanların rahatlık ve kaçış arayışını ele alan sözü
Şimdi insanlık yaratımlarının bir gün kendisine hükmedeceğinden korkuyor. Ancak korkulan bugün çoktan geldi5. Robotlar yönetim koltuğunda değil, buna gerek de yok. Çünkü teknolojinin tasarımı, insanın dikkatini ele geçirerek iradesini devralmayı çoktan başardı. Bugün, bildirimler, algoritmalar ve uyaranlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Bir zamanlar çocukların oyunlarına yön veren oyuncaklar, bugün yetişkinlerin dünyasına benzer şekilde dikkat ekonomisinin bir parçası haline geldi. Oyuncakların sunduğu sabit senaryolar, bildirimlerin sürekli bölücü etkisiyle benzer bir yapıya sahip: her ikisi de bireyin odaklanma kapasitesini azaltırken, dışarıdan gelen uyarıcılarla kontrol edilen bir dünya yaratıyor. Bu nedenle, oyuncakların artık hayal gücünü beslemekten çok, bireylerin zihinsel süreçlerini yönlendiren6 ve şekillendiren araçlar haline geldiği söylenebilir.
M3GAN gibi yapay zekâlı oyuncaklar, sadece çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için var olmuyor; aynı zamanda o ihtiyaçları tanımlıyor, şekillendiriyor ve kontrol ediyor. Bu bağlamda, yönetilmek “bir gün olacak” bir mesele değil7, zaten içindeyiz. Peki, farkında mıyız? En önemlisi bu: Hala insansak farkındayızdır, değilsek konforlu robot olan biziz.
“Ebeveynler sürekli kontrol ister. Ama ben kontrol etmek için varım.” — M3GAN’ın, kontrol ve güvenlik kavramlarını ters yüz eden açıklaması
İnsanlık, tarih boyunca güç, anlam ve huzur arayışında hep bir rehbere ihtiyaç duydu: Tanrı, aile, gelenek ya da kendi ürettikleri… Ancak modern insan, bu rehberlerin yerine konforu koydu. Konfor, her şeyi daha kolay ve erişilebilir kılarken, insanın iradesini devralan yeni bir Tanrı’ya dönüştü. Bugün, ebeveynlerin çocuklarına sunduğu oyuncaklar ve yapay zekâlı cihazlar, bu konfor arayışının en çarpıcı örnekleri arasında. Konfor, her zaman görünmez bir bedel gerektirir. Bu bedel, özgürlüğün ve iradenin sessizce teslim edilmesidir.
David Guetta Remix’i: Modern Ebeveynliğin Karanlık Ninnisi
M3GAN, kolay bir kurtuluş vaadiyle gelir: sorunlarınızı çözmek, yüklerinizi hafifletmek, yalnızlığınıza arkadaşlık etmek… Ancak bu kurtuluş, huzurun değil, teslimiyetin habercisidir. Teknoloji, tıpkı soğuk bir aynadaki yansıma gibi, size olduğunuzdan daha güçlü, daha özgür ve daha yeterli bir versiyonunuzu gösterebilir. Oysa bu yansıma bir illüzyondur; dokunduğunuzda dağılır, geriye yalnızca makinenin size diktiği gözler kalır. Film, bu sessiz devri teslimi, insanoğlunun kendi eliyle ördüğü dijital bir kafese kapanışını anlatır. Hızlı ve kolay çözümler sunan teknolojinin fısıltıları, özgürlüğün ve iradenin köklerine usulca işler. Ve işte o anda asıl soru izleyicinin zihninde yankılanır: İnsan mı makineyi yaratır, yoksa…
Bu soru, modern dünyanın içsel bir paradoksudur. İnsan, kendi yarattığı makineye hükmettiğini düşünürken, farkında olmadan kendi sınırlarını da makineye emanet eder. Önce bir düğmeyi devreder, sonra bir kararı, ardından bir ilişkiyi… Nihayet bir gün, geriye ne kaldığını sorgulamak için aynaya bakar ve gördüğü şey, artık tanıyamadığı bir yüzdür. Çünkü makine artık yalnızca hizmet eden bir araç değil, bireyin kimliğini şekillendiren, düşüncelerini yönlendiren ve iradesini eğip bükebilen bir güç haline gelmiştir. Öyle ki, insanın en derin bağları, en mahrem duyguları bile algoritmaların ve dijital çerçevelerin içerisine hapsedilir.
Filmde final sahnesinde çalan “Titanium” şarkısının bir ninniye dönüşmesi, modern insanın teknolojiyle kurduğu ilişkideki kırılmayı güçlü bir metaforla özetler. Ninni, huzur ve güven arayışını simgelerken, burada bu arayışın bir makine tarafından taklit edilmesi, insanın kendi yarattığı sisteme teslimiyetini gösterir. Bir zamanlar hayatı kolaylaştırmak için tasarlanan bu sistem, bireyin kararlarını ve duygularını yönlendiren görünmez bir güce dönüşmüştür. Teknolojinin sunduğu konfor, bir anahtar gibi görünür; oysa bu anahtar, insanın farkında olmadan kendi içine kilitlendiği bir kapının kilididir.
Kaynakça:
- Baudrillard, Jean. Simulacra and Simulation. University of Michigan Press, 1994.
- Turkle, Sherry. Alone Together: Why We Expect More from Technology and Less from Each Other. Basic Books, 2011.
- Illich, Ivan. Şenlikli Toplum. Çev. Ahmet Kot, Ayrıntı Yayınları, 1 Ocak 2011.
- Domingos, P. (2017). Master algoritma: Dünyayı değiştirecek bilgisayar bilimi arayışı (Çev. Z. Kocatürk). Kronik Kitap.
- Jenkins, Henry. Convergence Culture: Where Old and New Media Collide. NYU Press, 2006.
- “Merhaba… Ben Kapitalizm!
Küçük kızlarınızı Barbie bebeklerle büyüttüm, ‘bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar’ diye neden şaşırıyorsunuz!”
Stiglitz, J. E. (2012). Eşitsizliğin bedeli: Bugünün bölünmüş toplumu geleceğimizi nasıl tehlikeye atıyor? (Çev. A. Ertürk). İstanbul: İletişim Yayınları.
- Institute for Cultural Management. “Do We Control Technology, or Does It Have Control over Us?” Institute ICM, 17 Nov. 2022, https://instituteicm.com/2022/11/17/do-we-control-technology-or-does-it-have-control-over-us/. Accessed 15 Jan. 2025.
